VERGİ HUKUKU
I- VERGİ HUKUKUNUN HUKUK SİSTEMİ İÇİNDEKİ YERİ
Vergi hukuku, kamu hukuku içerisinde yer alan mali hukukun bir alt bilim dalı niteliğindedir. Kamu gelirlerinin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına ilişkin hükümler içeren hukuk dalına mali hukuk adı verilir. Mali hukuk: gelir hukuku ve gider hukuku olarak ikiye ayrılır. Vergi hukuku, Gelir hukuku içinde yer alır.
Vergi hukuku: dar anlamda: yalnız vergilere ilişkin kuralları düzenleyen hukuk dalıdır. Geniş anlamda: devletin kamu gücüne dayanarak elde ettiği vergi, resim, harç, şerefiye vb. kamu gelirlerine ilişkin kuralları düzenleyen hukuk dalıdır.
Ayrıca şu şekilde bir tanım yapılabilir “vergi hukuku, vergi ödevlerinin niteliğine, vergi borcunun doğmasına ve ortadan kalkmasına ilişkin maddi ve şekli hukuk kurallarının tümüdür”.
Vergi hukuku kamu hukuku içinde yer alan ve vergi alacaklısı konumundaki devletle vergi ödeyicisi konumundaki mükellefler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir hukuk dalıdır.
Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı
1. Dünyada
Demokratik oluşum sürecinde ilk adım vergilerle atılmıştır. Kralın vergileme yetkisi; ilk defa Manga Carta ile 1215 yılında feodal beyler ve din adamları lehine sınırlanmıştır. Ancak bu tarihte alınan kararlar uygulanamamıştır. Vergilendirme gücünü halk hareketlerine dayanarak sınırlandıran ilk anayasal belgeler 1628 tarihli Halklar Dilekçesi “petition of right” ve 1689 tarihli Halklar “bill of rights” Demecidir (İngiltere).
Uluslar arası alanda, 10 Aralık 1948 tarihindeki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 17.maddesine göre; hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılamaz. 20 Mart 1952 Tarihli İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek Protokolün 1.Maddesi ile de devletin vergi koyma yetkisinin insan haklarına aykırı olarak kullanılamayacağı hükmü yer almıştır.
2.Türkiye’de
Türkiye’de Osmanlı döneminde; 1.örfi vergiler (padişahın yetkisi dâhilinde), 2. şer’i vergiler: cizye, haraç, zekât
1808 yılında sened-i ittifak ile padişahınÞ vergilendirme gücü Ayanlar tarafından sınırlandırıldı.
1839 Gülhane hattıÞ humayumu ile padişah tek taraflı olarak vergilendirme gücünü sınırlandırmıştır.
1876 kanuni esasi ile de vergilerin kanuna dayanmasıÞ gerektiği koşulu getirilmiştir.
1921 anayasasında vergilendirmeye ilişkinÞ hiçbir hüküm yoktur.
1924 anayasası vergiyi “ devletin genel harcamalarınaÞ halkın katılması olarak tanımlıyor ve yasayla konulması gerektiğini hüküm altına almıştır”.
temettü vergisi (kazanç vergisi, VİV)à 1926 sonrası Þ
à 1942 Þ toprak mahsulleri vergisi-varlık vergisi
GVK, VUKà 1949-1950Þ
à 1953 Þ AATUHK
1961 anayasası vergilerin yasallığına ilişkin hükümler taşımayaÞ devam ederken vergilerde genellik ve eşitlik ilkelerine de yer vermiştir. Ayrıca 1961 Anayasası yasaların anayasal denetime tabi tutulmasına yer vermiştir. Bu nedenle vergilere ilişkin yargısal denetimin de ilk adımı atılmıştır.
1971Þ yılında anayasada yapılan değişiklikle muafiyet ve istisnalar konusunda bakanlar kuruluna yetki verilmiştir.
1.1.1985 yılında KDV TVS’ye girmiştir.Þ
Þ 1996 yılında Gümrük Vergileri ortadan kaldırılmıştır.
Temmuz 2002 de ÖTVÞ TVS’de yerini almıştır.
II-VERGİ HUKUKUNUN BÖLÜMLENMESİ
A.Genellik –Özellik açısından:
1.Genel Vergi Hukuku: Bu hukuk dalının tümüne ilişkin ve bütün vergilere uygulanacak ilkeler ve kuralları, vergi borcunun doğması, sona ermesi ve uyuşmazlıkların çözüm yollarını içerir. VUK.
2.Özel Vergi Hukuku: vergi sistemi içerisinde yer alan vergi türlerine ilişkin ilke ve kuralları içerir. GVK, KVK, KDV, VİV, MTV, ÖTV vb.
B.Maddilik-Şeklilik Açısından
1.Maddi Vergi Hukuku: vergi borcu konusunda hak ve ödevlerin doğumunu, sona ermesini ve bunların içeriğine ilişkin düzenlemeleri içeren daldır.
2.Şekli Vergi Hukuku: maddi hukukça belirlenen vergi ilişkisinde hak ve yükümlülüklerin gerçekleştirilme usullerini düzenleyen daldır.
C.Alt Dalları Açısından; Vergi İcra Hukuku, Vergi Ceza Hukuku, Vergi Yargılama Hukuku, Uluslar arası Vergi Hukuku
III-VERGİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI
A.Yasama Organından Doğan Kaynaklar
1.Anayasa: en temel kaynaktır. 1982 Anayasasında 2. 10. ve 73. maddeler vergilendirme ile ilgilidir.
Vergi ödevi(73.m).
“Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür”.
“Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır”.
2.Kanun: vergilerin uygulanabilmeleri için bir yasaya dayanmalıdır.
“Vergi resim harç vb. mali yükümlülükler, kanunla konulur, değiştirilir, kaldırılır”.
Verginin yasallığı sadece bir yasa çıkartmayı yeterli bulmamakta, konusu, matrahı, mükellefi, oranı, muafiyet ve istisnaların alt ve üst sınırlarının da yasada belirtilmesini gerekli kılmaktadır.
Vergi borcuna ilişin sözleşme yapmanın geçersizliği ve kıyas yasağı da vergilerin yasallığı ilkesinin bir sonucudur. Mali yıl içinde vergi kanunlarının uygulanabilmesi için bütçenin C cetveli ile bir vergi yasasının uygulanmasına izin verilmelidir.
3.Uluslararası Anlaşmalar:
Anayasanın 90.maddesi çerçevesinde, TC’nin gerek yabancı devletlerle gerekse uluslar arası kuruluşlarla yaptığı ve usulüne uygun olarak yürürlüğe giren anlaşmaların vergilendirmeye ilişkin hükümleri de yasa hükmündedir. Yine çifte vergilemeyi önleme anlaşmaları da aynı şekildedir. Bu yasaların anayasaya aykırılığı iddia edilemez.
B.Yürütme organından doğan kaynaklar
1. Kanun Hükmünde Kararname
Anayasa’nın 91.maddesinin 11.maddesine göre kanun hükmünde kararname kural olarak vergilendirmenin kaynağı olamaz. Ancak, savaş ve sıkıyönetim hallerinde khk’da kaynak olabilir.
2. Bakanlar Kurulu Kararları
“vergi resim harç vb. Mali yükümlülüklerin muaflık istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içerisinde değişiklik yapma yetkisi bakanlar kuruluna verilmiştir.”
3. Tüzük, Yönetmelik,
5. Genel Tebliğ
6. Mukteza (Özelge)
7. Genelge, (Genel Yazı)
C. Yargı Organından Doğan Kaynaklar
1. Anayasa Mahkemesi Kararları
2. İçtihadı Birleştirme Kararları
3. Diğer Yargı Organları Kararları
D. Diğer Kaynaklar (Örf ve Adet, Bilimsel Çalışmalar Ve Doktrin)
IV-VERGİ KANUNLARININ UYGULANMASI
A.YER BAKIMINDAN
1.Mülkilik(Yerellik):vergiyi doğuran olayın ülke sınırları içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Vergi kanunları sadece ait olduğu ülke sınırları içinde uygulanır
2.Şahsilik(Kişisellik):vergi kanunlarının bir ülke vatandaşına gerek ülke içinde gerekse ülke dışındaki vergiye tabi işlemleri için uygulanır. Örn. Yurt dışında elde edilen gelirin vergilendirilmesidir.
B.ZAMAN BAKIMINDAN
Vergi kanunlarının yürürlüğe girdikleri zamanla yürürlükten kalktıkları zaman aralığında uygulanmalarıdır. Vergi kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği ne zaman yürürlükten kalkacağı ve yürürlüğe girmeden önceki olaylara ve yürürlükten kalktıktan sonraki olaylara uygulanıp uygulanmayacağı zaman bakımından uygulama ile ilgilidir.
Bazı kanunlar yürürlüğe girdikleri halde uygulanmamaktadırlar. Bu durumun nedeni Maliye Bakanlığı’nın şekil ve esaslara ilişkin usulleri belirlemesi gerekliliğidir.
C.Vergi Kanunlarının Geriye ve İleriye Yürümemesi
Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdikleri tarih ile yürürlükten katlıkları tarih arasında uygulanır. Yine kural olarak yürürlüğe girmeden önceki ve yürürlükten katlıktan sonraki olaylara uygulanmazlar. Bu durum kanunların geriye ve ileriye yürümemesi olarak adlandırılır. Geriye yürümeme kuralından amaç kanun koyucusunun keyfi hareketlerini engellemek ve hukuka toplumun güvenini sağlamaktır. Vergi kanunları kamu hukukuna ilişkin hükümler getirirler. Bu kanunların özellikle vergi yükünü artırıcı nitelikleri her birinin geçmişe yürütülmemesi, hukuki güvenlik ilkesi açısından önem taşır. Vergi kanunlarının geçmişe yürütülmesi ekonomi ve ticari hayatın istikrarını ve belirliliğini bozar. Yansımayı, vergiden kaçınmayı, gelir ve ikame etkilerinin farklılaşmasına neden olur.
Bakanlar Kurulu Kararları için de geriye yürümezlik söz konusudur.
Vergi kanunlarının ileriye yürümesi; kanunlar yürürlükten kalktıktan sonraki olay ve işlemlere uygulanmazlar.
C.ANLAM BAKIMINDAN
1.VERGİ HUKUKUNDA YORUM
Yorum; soyut hukuk kurallarının somut hukuki durum, işlem ve olaylara uygulanabilmesi için çeşitli kriterleri göz önünde bulundurarak yapılan açıklamalardır . Yorum yeni bir hüküm getirmez, mevcut olan yasa hükümlerinin anlaşılmasını sağlayarak kanunların uygulama biçimini gösterir. Vergi idaresi vergi kanunları uygulanırken, vergi yargısı ise yargılama işlemini yaparken yoruma başvurulur.
Vergi hukukunda yorum; yorumu yapan birime ve yorumun yapılış biçimine göre sınıflandırılabilir.
1.1.Yorum Çeşitleri
1.2.Yorum Yöntemleri
Lafzi (Deyimsel) Yorum; Bir kanunun anlamının kanun metninde yer alan kelimelerin, deyimlerin, ifadelerin lafzi anlamalarının esas alınması suretiyle yapılan yorumdur.
Sistematik Yorum:Bir kanun maddesinin; ilgili olduğu kanunun içerisindeki yeri ve diğer kanunların hükümleri ile olan bağlantısı esas alınarak yapılan yorumdur. Örnek ticari kazançların vergilendirilmesinin, hem GVK hem de KVK içindeki yeri açısından yorumlanmasıdır.
Amaçsal (Gai ) Yorum: Bir kanun hükmünün, ekonomik ve sosyal koşullara göre ifade ettiği anlam göz önünde bulundurularak yorumlamasıdır.
Tarihi Yorum: Yasama organının kanunu çıkartırkenki amacı esas alınarak yapılan yorumdur. Tarihi yorumu yapabilmek için, kanun tasarısı, taslak, genelge ve meclis tutanakları incelenir.
Vergi Usul Kanunu’nda yorumla ilgili hükümler, 3. maddede yer almaktadır. VUK 3-A-2’ de, “vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır”.hükmü yer almaktadır. Ayrıca, VUK 3 –B-2 : “vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır”, hükmü yer almaktadır.
Bu madde hükümlerine göre ; Türk vergi hukukunda deyimsel, tarihi, sistematik ve amaçsal yoruma yer verilmiştir.
2.Vergi Hukukunda İspat, Delil ve Kıyas Yasağı
Vergi hukukunda ispat ve delil konusunda açık düzenlemelere yer verilmiştir. Vergi hukukunda ispat yükümlülüğü, iddiada bulunan tarafa verilmiştir. İlaveten ispat için her türlü delilin kabul edileceği vurgulanmıştır( VUK m.3). Ancak yemin ve vergiyi doğuran olayla ilgisi olmayan şahidin şahitliği delil olarak kabul edilmemektedir(VUK m.3).
Kıyas; bir olay hakkında yasada yer alan kuralın, nitelikleri ve koşulları ona benzeyen fakat yasada düzenlenmemiş diğer bir olaya uygulanmasıdır . Vergi hukukunda hakimin kıyas yapma yasağı vardır. Nedeni hukuki güvenlik ve verginin yasallığı ilkesine aykırılıktır .
Peçeleme Sözleşmesi; vergi mükellefleri ve sorumluları; özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kötüye kullanarak vergi kaçırma amacı güdüyorlarsa bu amaca yönelik olarak yaptıkları sözleşmelere peçeleme sözleşmesi denir.
Peçeleme sözleşmesinden bahsedebilmek için vergi kaçırma amacının görülmesi gerekmektedir. Peçeleme sonucuna varabilmek için ekonomik yaklaşım gereklidir.
Özel hukukà hükümlerini kullanarak vergi kaçırmanın amaç edildiğinin tespit edilmesi temel koşuldur.
Peçeleme sözleşmesi objektif iyi niyet ilkesineà aykırıdır.
Tipleştirme ve Tipiklik
Tipleştirme: Yasa koyucunun vergiye ilişkin genel soyut kurallar koymasıdır.
Tipiklik: somut maddi olayın soyut hukuk kuralına uygun olmasıdır.
Vergiyi doğuran olay soyut bir ifade olarak tipleştirme, gelir unsurunun doğması ise tipikliktir. Bu sürecin sonunda ise vergilendirme gerçekleşir.
Vergi ödevinin yerine getirilmesi (verginin tarafları öncelikli)
İKİNCİ BÖLÜM
VERGİ BORCUNUN (ALACAĞININ) DOĞMASI VE ORTADAN KALKMASI
I-VERGİ ÖDEVİ
A. Vergi Alacaklısı
En genel anlamı ile verginin alacaklısı devlettir. Ancak kanunlara göre vergi alacaklısı; vergi alacağını tahsil etmeye yetkili kamu idaresidir. Genellikle de kendisine vergi tarh ve tahsil yetkisi verilen vergi dairesidir. Vergi dairesi; mükellefi tespit eden vergiyi tarh eden ve tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir. Mükelleflerin hangi vergi dairesine bağlı olacağı kanunlarda belirtilir. Ancak Maliye Bakanlığı mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesini değiştirme yetkisine sahiptir.
B.Vergi Borçlusu
Vergi borçlusu vergiyi kamu alacaklısına ödemek zorunda olan kişidir. Yükümlülük ise maddi görevlerin yanında şekli görevleri de içeren daha geniş bir kavramdır. Vergilendirmede maddi ödev ile şekli ödev bir aradadır.
1.Vergi Mükellefi
VUK 8. “vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ve tüzel kişidir”. Vergi mükellefi, vergi sorumlusunu kapsamamaktadır. Mükellefin başlıca belirleyici özellikleri; (1)vergiyi doğuran olayı kendi kişiliğinde gerçekleştirmiş olması ve (2)mal varlığından vergiyi ödemiş olmasıdır.
Vergi mükellefi bir gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi veya bir kamu kuruluşu da olabilir.
Vergi yasalarınca kendisinden vergi alınan kişiye “yasal yükümlü” denir. ancak her zaman verginin yasal yükümlüsü ile fiili taşıyıcısı aynı olmayabilir(yansıma).
Mükellefiyet yasadan doğan bir hukuki yükümlülük olduğu için sözleşme ile başkasına devredilemez. Vergiyi doğuran olayın yasalarla yasaklanmış olması yükümlülüğün doğumuna engel değildir.
Mükellef vergi borcunun ödenmesi konusunda tüm mal varlığı ile ve kişisel olarak sorumludur. İstisnai durumlarda ayni sorumluluk da söz konusu olabilmektedir. Ayni sorumluluk; bir malın o mala ilişkin bir veri alacağına güvence oluşturmasını ifade eder.
Mükellefin Ödevleri
Maddi vergi ödevi: vergi borcunun kanuna uygun olarak ödenmesidir.
Şekli vergi ödevi: biçimsel ve usule ilişkin ödevlerdir.
1-Bildirmeler: Mükellefler; işe başlama, işle ilgili değişiklikler ve işten ayrılmalarını vergi idaresine bildirmek zorundadırlar. İşe başlamada bildirim süresi 10 gün, iş değişikliklerinde ve işin bırakılmasında ise 1 aydır.
Bildirimi yapacak olanlar; ticaret, sanat ve serbest meslek erbabı, kurumlar vergisi mükellefleri, komandit şirketlerin komandite ortaklarıdır.
Götürü usulde vergilendirilenlerin karnelerini onaylatmaları işe başlama sayılmaktadır.
2-Defter Tutma
Defter tutmak zorunda olanlar; ticaret ve sanat erbabı, ticaret şirketleri, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, serbest meslek erbabı, çiftçiler, iktisadi kamu müesseseleridir.
Birinci sınıf tüccarlar bilânço esasına göre defter tutarlar. Bu gruba dahil mükelleflerin tutmak zorunda oldukları defterler; defteri kebir, envanter defteri ve yevmiye defteridir.
İkinci sınıf tüccarlar ise işletme defteri tutarlar.
Serbest meslek kazancı sahipleri; serbest meslek kazanç defteri tutarlar.
Çiftçiler ise zirai işletme defteri tutarlar.
3-Belge Düzenine Uyma
Düzenlenmesi zorunlu ola belgeler; fatura, ödeme kaydedici cihazların kayıt ruloları, perakende satış vesikası, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, taşıma irsaliyesi, yolcu taşıma biletleri vb.dir.
Fatura düzenleme süresi, muamelenin yapılmasından itibaren 7 gündür. Fatura düzenlemek için asgari tutar mevcuttur.
Düzenlenen belgelere kayıtlar, Türkçe ve mürekkepli kalemle yapılacaktır. Ancak bilgisayar çıktısı da kabul edilmektedir.
Yanlış kayıtlar, usulüne uygun şekilde düzenlenecektir.
Defterler kullanılmadan önce tasdik ettirilecektir.
4-Defter Ve Belgeleri Muhafaza ve İbraz
Alındığı takvim yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıldır.
5-Elektronik Cihaz Kullanma
Ödeme kaydedici cihaz kullanmak mecburidir.
6-Beyanname Verme
8-Diğer Ödevler
• İnceleme ve denetim elemanlarına yardım etme
• Rayiç bedel saptanmasına yardım etme
2. Vergi Sorumlusu
Vergi sorumlusu; “verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı sorumlu olan kişidir”. Vergi sorumlusu ile mükellefi ayıran en önemli özellik; vergiyi doğuran olaydır. Mükellefiyette vergiyi doğuran olay mükellef tarafından gerçekleştirilmektedir.
Vergi Sorumluluğu Türleri
a.vergi kesenlerin sorumluluğu; VUK m.11: Yaptıkları ve yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bunlarla ilgili ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar.
Vergi kesenler; görevlerini yerine getirmedikleri takdirde vergi kendilerinden ikmalen veya resen tarh edilerek alınır. Ancak ödenen vergilerle ilgili olarak asıl mükellefe rücu hakları varken vergi cezaları ve gecikme zammı kendi adlarına kesilir.
b.kanuni temsilcilerin sorumluluğu : küçüklerin, kısıtlıların, temyiz kudretine sahip olmayanların, tüzel kişilerin, tüzel kişiliği olmayan kurumların, vakıf ve derneklerin, ve Türkiye’de kanuni veya iş merkezi bulunmayan mükelleflerin vergi ödevleri kanuni temsilcileri aracılığıyla yerine getirilir.
Kanuni temsilciler ödevlerini yerine getirmezlerse, alınamayan vergiler ve buna bağlı alacaklar, esas mükellefin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamadığı takdirde kanuni temsilcilerin varlıklarından tahsil edilecektir. Ödenen vergi ile ilgili olarak asıl mükellefe rücu hakkı vardır. Cezalar konusunda ise farklı uygulamalar mevcuttur.
Veli, vasi,à kayyım yasalara aykırı hareket ettikleri için cezaya muhatap olmuşlarsa ceza için küçük ve kısıtlıya rücu hakkı yoktur.
Tüzel kişilerin kanunià temsilcilerinde ise vergi ve ceza tüzel kişilik adına kesilir. Vergi ve ceza mükelleften tahsil edilememişse kanuni temsilciye gidilecektir. Kanuni temsilci hem vergi borcunun aslı hem de cezası için esas mükellefe rücu edilebilecektir.
Ancak kaçakçılık cezası, fiili işleyene uygulanacaktır.
c.emlak vergisinde devir ve ferağda devreden ve devralan geçmiş yılların vergisinden sorumludur.
d.mirasçıların sorumluluğu
f.karnesiz hizmet erbabı çalıştıranların sorumluluğu
3.Vergi Hukukunda Ehliyet ve Temsil
Vergi hukukunda mükellefiyet ve sorumluluk için kanuni ehliyet şartı yoktur. Bu nedenle vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermek mükellef olmak için yeterlidir. Vergi hukukunda ehliyetin temelini vergi ödeme gücü oluşturur. Bu nedenle medeni kanuna göre kanuni ehliyete sahip olmayanlar vergiyi doğuran olaya sebebiyet verseler vergi mükellefi olurlar. Ancak bunlara düşen görevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. Kanuni temsilciler bu ödevlerini yerine getirmezlerse esas mükellefin vergi borcundan kısmen veya tamamen tahsil olunamayan vergiler, temsilcilerin mal varlığından tahsil edilir.
Kanuni temsilcilerin dışında, mükellefçe ek taraflı temsil yetkisi vererek ya da vekâlet sözleşmesi ile vergilendirmeye ilişkin işlemlerin yürütülmesi bir başkasına bırakılabilir. Ancak vergi yargısında avukat olmayan kişinin temsil yetkisi yoktur.
VERGİ HUKUKUNDA SÜRELER VE SÜRELERİ UZATAN DURUMLAR
A. Sürelerin Sınıflandırılması
1.Kanuni süreler,
2.İdari süreler,
3.Yargısal süreler
B.Sürelerin Hesaplanması
Süreler gün olarak belirtilmişse ilk gün hesaba katılmaz.
Süreler hafta veya ay olarak belirtilmişse ayın ya da haftanın son gününün başlangıç gününe denk gelen gününde biter.
Tatiller süreye dâhildir. Son gün tatil olursa izleyen ilk iş günü süre biter.
Sonu belli bir gün ile tayin edilmişse o gün gelince biter.
İYUK m.8’e göre Süreler, tebliğ, yayın ve ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Bu hüküm sadece bu kanuna konu olan işlemler için uygulanır. Ayrıca İYUK’a göre adli tatile rastlayan süreler; 7 gün uzar.
C.Sürelerin Uzaması
1.Mücbir Sebep
Mücbir sebepler:
1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler;
3. Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler;
4. Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması,
gibi hallerdir.
Mücbir sebep bitinceye kadar süreler işlemez.
Tahakkuk zamanaşımı, mücbir sebep süresi kadar uzar.
Örn: Defterlerin incelemeye alınması mücbir sebep değildir. Askerlik veya tutukluluk beyanname vermek için mücbir sebeptir.
2.Zor Durum ve Mühlet Verme
Zor durumda bulunmaları sebebiyle vergi muameleleriyle ilgili ödevleri süresi içinde yerine getiremeyecek olan mükelleflere, kanuni sürenin bir katını geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca uygun bir mühlet verilebilir. Eğer süre 1 aydan az ise bir ay süre verilir. Bu mühletin verilebilmesi için: Mühlet isteyen, sürenin bitmesinden evvel yazı ile talepte bulunmalıdır. Talepte gösterilen mazeret, mühlet verecek makam tarafından kabule layık görülmelidir. Mühletin verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir. Maliye Bakanlığı mühlet yetkisini tamamen veya kısmen mahalli maliye teşkilatına devredebilmektedir.
3. Ölüm
Ölüm durumunda ölenin vergi borcuna ilişkin beyanname ve bildirim ödevleri ölüm tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde yerine getirilir.
4.Özel Haller
Arama ile ilgili m.114/3: arama sonucunda alınan defter ve belgelerin alındığı tarihten itibaren beyannamenin verileceği tarihe kadar 1 aydan az süre kalmışsa beyanname süresi kendiliğinden bir ay uzar.
500 den fazla mükellef bulunan vergi dairelerinde para yatırma sürelerini vadenin bitimini izleyen tarihten başlayarak 15 gün uzatmaya maliye bakanlığı yetkilidir (VUK m. 111).
İYUK m. 8’e göre sürenin son günü adli tatile geliyorsa süreler 7 gün uzar.
VERGİ DENETİMİ ve VERGİ HUKUKUNA GÖRE KURULAN KOMİSYONLAR
1.VERGİ DENETİMİ
1.1.Yoklama (Yoklama Fişi)
Vergi idaresinin mükellefle ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve konuları saptamaya yönelik araştırma işlemidir. Yoklama yapılabilecek konular: Ödeme kaydedici cihaz kullanılıp kullanılmadığı, Deftere usulüne göre kayıt yapılıp yapılmadığı, Levha asılıp asılmadığı, Taşıtlarda gerekli belgelerin bulunup bulunmadığıdır.
Yoklama her zaman yapılabilir. Ne zaman yapılacağı mükellefe bildirilmez. Yoklama sonucu yoklama fişine geçirilir ve ilgili kişiye imzalattırılır. Bir nüshası da ona verilir.
1.2. Vergi İncelemesi ( beyan üzerine)
Beyanların ve ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak amacıyla mükellefin defter ve kayıtları, belgeleri ve envanteri üzerinde yapılan derinlemesine araştırmadır. VUK’a göre incelemeye tabi olanlar; yasaya göre defter ve hesap tutmak, evrak ve belgeleri gerektiğinde ibraz etmek zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerdir. Tahakkuk zamanaşımı içinde inceleme yapılır. İnceleme sonucunda bir tutanak düzenlenir. Eğer gerekirse ikmalen ve resen tarhiyat yapılır.
Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar: Vergi İncelemesi; hesap uzmanları, hesap uzman yardımcıları, ilin en büyük mal memuru, vergi denetmenleri, vergi denetmen yardımcıları veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır. Maliye Müfettişleri, Maliye Müfettiş Muavinleri, Gelirler Kontrolörleri ve Stajyer Gelirler Kontrolörleri, Gelirler Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar her hal ve takdirde vergi inceleme yetkisini haizdir.
1.3.Arama
Bir inceleme ya da ihbar sonucu vergi kaçırdığı yolunda kuvvetli belirtiler bulunan kişinin ve olayla ilgili bulunan üçüncü kişilerin nezdinde ve üzerinde vergi kaybı ve suçuna ilişkin delillerin toplanması için yapılan araştırmadır.
Arama için sulh yargıcından izin alınması zorunludur. Arama sonucunda el konulan defter ve belgeler en geç üç ay içinde incelenir. Haklı nedenler varsa sulh yargıcı bu süreyi uzatabilir. Denetim elemanına vergi suçunu oluşturan maddi unsurlar bulunursa bunlar denetim elemanınca cumhuriyet savcılığına duyurulur.
1.4. Bilgi Toplama
Vergi Hukukunda; vergi dairesinin mükellef ve mükellefle ilgili üçüncü kişilerden ve kamu idare ve müesseselerinden bilgi toplama hakkı vardır.
VUK m.148’e göre“ kamu idare ve müesseseleri, mükellefler ve mükelleflerle muamelede bulunan gerçek ve tüzel kişiler, maliye bakanlığının veya vergi incelmesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar”.
Bilgi vermeden çekinme hakkı olanlar; PTT’ler, Meslek sırrı dolayısıyla doktor avukat gibi serbest meslek sahipleri ve CMUK 88. maddeye göre istenmesi ve açıklanması yasak olan belgelerdeki mükelleflerle ilgili özel bilgiler açıklanamaz.
2.VERGİ HUKUKUNA GÖRE KURULAN TAKDİR KOMİSYONLARI
2.1.Genel Yetkili Takdir Komisyonları
Genel yetkili takdir komisyonları; yetkili makamların istediği matrah ve servet takdirlerini yapmak ve vergi kanunlarının öngördüğü ücret, fiyat vb. unsurların kıymetlerini takdir etmek amacıyla kurulmaktadırlar(VUK m.74).
Bu Komisyonlar; illerde defterdarın, ilçelerde vergi dairesi müdürünün başkanlığı altında ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kurulur(VUK m.72).
2.2. Zirai Kazançlar İl Komisyonları
Zirai kazançlar il komisyonunun görevleri; ortalama kar hadlerinin hesaplanmasında kullanılmak üzere il bazında zirai kazanç tespiti yapmaktır(VUK m.46). Zirai kazanç ölçüleri, yıllık üretim değeri, götürü gider emsali, ortalama getiri miktarı, ortalama işçilik tutarı, ortalama maliyet bedeli ile ortalama satış fiyatından oluşmaktadır(VUK m.45). ancak ortalama kar haddi uygulaması kalktığı için günümüzde uygulama alanı kalmamıştır.
Zirai kazançlar il komisyonunun oluşumu(VUK m.83); Komisyon valinin başkanlığında defterdar, gelir müdürü, ziraat müdürü, veteriner müdürü, il merkezindeki ziraat bankası şube müdürü ve seçilmiş üç üyeden oluşur. Ormancılıkla ilgili konuların görüşülmesinde komisyona veteriner müdürü yerine orman işletme müdürü veya vekili olan bir temsilci katılır.
2.3. Arsa ve Arazi Takdir Komisyonları
Arsa takdir komisyonu; arsaların vergi değerinin tespitinde kullanılan “asgari ölçüde arsa birim değerlerini” tespit etmekle görevlidirler. Arsalar için asgari ölçüde birim değer tespiti; her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köyün cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeleri itibariyle gerçekleştirilir(VUK m.74).
Arsalara ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; belediye başkanının başkanlığı altında belediyenin yetkili bir memuru ile tapu sicil müdürü ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye ile ilgili mahalle ve köyün muhtarından kurulur (VUK m.72). belediye başkanı ve tapu müdürü kendilerinin yerine vekil olarak bir memur görevlendirebilirler.
Arazi takdir komisyonu; Arazilerin vergi değerini belirlemede kullanılan “asgari ölçüde birim değer” tespiti yapmakla görevlidirler. Araziler için birim değer tespiti; her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban ve sulak arazi olmasına göre) itibariyle yapılır(VUK m.74).
Araziye ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; valinin başkanlığı altında defterdar, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı il müdürü ile il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarından seçilmiş birer üyeden kurulur(VUK m.72).
VERGİ HUKUKUNDA AMORTİSMANLAR ve YENİDEN DEĞERLEME
1.AMORTİSMANLAR
Amortisman Kavramı;Amortisman; işletmelerde bulunan varlıkların bir yıldan fazla kullanılması ve bu kullanıma bağlı olarak söz konusu varlıkların yıpranmayla, aşınmayla veya kıymetinin düşmesiyle karşı karşıya kalması durumunda değerlerinin yok edilmesidir (VUK m.313).
Amortisman uygulamasına tabi tutulan değerler (VUK m.313);
• Gayrimenkuller,
• Gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi değerler (VUK m.269) yani; gayrimenkullere bağlı iktisadi değerler, tesisat ve makineler, gemiler ve diğer taşıtlar, gayri maddi haklar,
• Alet, edevat, mefruşat, demirbaş, sinema filmleri,
• Alacaklar; değersiz alacaklar (VUK m.322), şüpheli alacaklar (VUK m.323), vazgeçilen alacaklar (VUK m.324),
• Sermaye(VUK m.325),
• Peştamallıklar (VUK m.326) ve
• Özel maliyet bedelleri (VUK m.327)dir.
Amortismana Tabi Olmanın Şartları: Amortismana tabi olmanın şartlarını maddeler halinde aşağıdaki şekilde göstermek mümkündür :
• Bir değerin amortismana tabi tutulabilmesi için bir yıldan uzun kullanılmalıdır.
• Değer ancak aşınma, yıpranma ya da kıymetten düşmeyle karşı karşıya kalacak bir değerse amortisman uygulamasına tabi olacaktır. Yani boş arazi ve arsalar amortismana tabi değildir .
• İktisadi değer hukuken ve fiilen işletmeye ait ve envanterine kayıtlı değilse, amortisman uygulamasına tabi tutulamaz.
• İşletmeye ait yatırımların finansmanı için kullanıla kredilerin faizlerin amortismana tabi tutulması mümkündür.
• Yurt dışından yabancı para cinsinden krediyle sabit kıymet ithal edilmesinden doğan borç taksitlerinin değerlemesinden ortaya çıkan kur farkları amortismana tabi tutulabilir.
Amortisman Çeşitleri
• Normal Amortisman: Amortisman uygulamasının Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği iktisadî kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alan oranlar üzerinden yapılmasıdır (VUK m.315). Bir kere normal amortisman yöntemine göre amortisman ayrılmaya başlanan bir iktisadi değerin amortisman yöntemi değiştirilemez. İktisadi ve teknik bakımdan bir bütün olan değerler, normal veya azalan bakiyeler usulü ile amortisman yöntemlerinden yalnız birisi uygulanabilir(VUK mük. m.320)
Azalan Bakiyeler Yöntemiyle Amortisman:İsteğe bağlı olarak bilânço esasına göre defter tutan mükellefler amortismana tabi iktisadi değerlerini, azalan bakiyeler yöntemiyle amortismana tabi tutabilirler (VUK mükerrer m.315). Bu yöntem uygulanırken şu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir (VUK mükerrer m.315):
• Her uygulama döneminde amortisman uygulamasına tabi tutulacak değerden daha önce ayrılmış olan amortisman toplamı düşülecektir.
• Amortisman oranı bu yöntemde normal amortisman oranının iki katıdır.
• Amortisman süresi normal amortisman oranlarına göre hesaplanır ve sürenin son yılında kalan değer o yıl yok edilir.
• Azalan bakiyeler usulüne göre amortisman uygulanan bir iktisadi değer daha sonra normal amortisman uygulamasına geçebilir. Ancak bu durum beyannameler veya eski bilânçolarda belirtilmelidir.
Fevkalade Amortisman: İşletmede bulunan iktisadi değerler eğer çeşitli sebeplerden dolayı normal süresinden önce yıpranma, aşınma ya da kıymetten düşmeyle karşı karşıya kalırlarsa fevkalade amortisman uygulamasına tabi olabilirler . Fevkalade amortisman uygulaması şu durumlarda gerçekleşebilmektedir (VUK 317):
• Amortismana tabi iktisadi değer; yangın, deprem, su basması gibi afetler sonucunda değerini tamamen veya kısmen kaybettiğinde
• Yeni teknoloji ile üretilmiş eşleniği dolayısıyla iktisadi değer teknik verim ve kıymeti düştüğünden tamamen veya kısmen kullanılmaz bir hale geldiğinde
• Bir iktisadi değer, iktisadi ömrünü çabuk tamamlamasına yol açacak şekilde zorlayıcı çalışmaya tabi tutulmasından dolayı fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kaldığındadır.
Fevkalade amortisman uygulamasında bu uygulamaya tabi olacak iktisadi kıymetleri bulunan mükelleflerin başvurusu ve ilgili bakanlıkların olumlu görüşü üzerine Maliye Bakanlığı tarafından bu özellikteki her işletme için işin özelliğine göre ayrı ayrı belirlenen "Fevkalade ekonomik ve teknik amortisman oranları" uygulanır (VUK 317).
Amortisman Uygulama Süresi Ve Oranları: İktisadi değerler işletmenin aktifine girdiği anda amortisman süresi başlamaktadır (VUK m.320). Bu sürenin yıl olarak hesaplanması için (1) rakamı mükellefçe uygulanan orana bölünür. Amortisman oranları, Maliye Bakanlığı tarafından iktisadi değerlerin faydalı ömürleri dikkate alınmak belirlenen bir listeyle Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile ilan edilmektedir.
II-VERGİ BORCUNUN DOĞMASI, VERGİLENDİRME SÜRECİ VE ORTADAN KALKMASI
A.VERGİ BORCUNUN DOĞMASI
Vergi borcu; mükellefin vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermesi ile doğar. Vergi alacağı; vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları, olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar (VUK 19). Vergi alacağı mükellef açısından vergi borcunu teşkil eder.
Vergiyi Doğuran Olay: Vergi mükellefinin verginin konusunu gerçekleştirmesi sonucu borcunun ortaya çıkması durumudur. Vergiyi doğuran olay mutlaka ilgili vergi, kanununda belirtilmek zorundadır. Örneğin: gelir vergisi kanuna göre vergiyi doğuran olay; gelirin elde edilmesidir. Kurumlar vergisinde; kurum kazancının elde edilmesidir. KDV’de vergiye konu mal ve hizmetlerin alıcıya teslim edilmesidir. VİV’de intikalin gerçekleşmesidir. Emlak vergisinde emlake sahip olmaktır.
B. VERGİLENDİRME SÜRECİ
Vergilendirme süreci; Yetkili vergi dairesi tarafından verginin tarh edilmesini, mükellefe tebliğ edilmesini ve verginin tahakkuk ettirilip tahsil edilmesini kapsar.
1.TARH
1.1.Beyana dayanan tarh
Beyana dayanan tarh: vergi matrahının mükellefçe saptanıp bildirilmesi işlemidir. Vergi; vergi dairesi tarafından tarh edilir. Mükellefler kural olarak beyana dayanan tarha karşı dava açamazlar. Ancak vergi hatası olması ve ihtirazi kayıtla beyanname verilmesi bu durumların istisnası niteliğindedir. Beyan usulünde mükellefin sözlü ve yazılı beyanı geçerlidir. Ancak asıl olan yazılı beyandır. İstisna olarak Emlak Vergisi Kanunu’nun 25.maddesine göre köylerde sözlü beyan geçerlidir.
Beyannamenin verilmesiyle tarh ve tahakkuk aşaması birlikte gerçekleşmektedir. Beyanname üzerinden tahakkuk fişi kesilir.
1.2.Re’sen Tarh
Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere ve kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde taktir komisyonları tarafından taktir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden verginin tarh olunmasıdır.
Aşağıdaki durumlarda re’sen tarhiyat yapılır.
VergiC beyannamesi kanuni süre geçtiği halde verilmemişse
Beyanname kanuni ve ekC süreler içinde verilmekle beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş olursa
Tutulması zorunlu olan defterlerden hepsinin veya birC kısmının tutulmamış olması, ya da tasdik ettirilmemiş olması veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara ibraz edilmemiş olması durumunda
C Defter kayıtları ve vesikaların matrahın tespitini sağlayamayacak kadar noksan, usulsüz olması durumunda
Tutulması zorunlu olan defterlerin ya daC beyannamelerin gerçeği yansıtmadığına dair delil bulunursa
Yetkili meslekC mensuplarına imzalattırılması gereken beyanname ve ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamındaki konularla ilgili olarak YMM tasdiki olmazsa
Kanuni sürelerinde verilmeyen beyanname için takdir komisyonları 15 günlü süre verirler. Bu süre içinde verilen beyanname için matrah takdirine gidilmez.
Resen tarhiyat yapılırken ikmalen tarhiyatta yapılırsa resen takdirin sonu beklenmeksizin vergi tarh edilir.
1.3.İkmalen tarh
Beyan usulünde belli bir vergi tarhiyatından sonra ortaya çıkan ve idarece saptanan matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyattır. VUK 29.maddeye göre, “ikmalen vergi tarhı her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir”.
İkmalen tarhiyat vergi ve ceza ihbarnamesi ile mükellefe bildirilir. Mükellef dava açma süresi içinde dava açmazsa vergi kesinleşir.
1.4.İdarece tarh
29. ve 30. maddelerinin dışında kalan hallerde, vergi tarhı için mükelleflerin muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarda kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemeyen verginin kanunen belli matrahlar üzerinden idarece tarh edilmesidir.
Yoklama fişine müsteniden vergi tarhiyatı yapılır.
2.TEBLİĞ
Tebliğ: vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir(VUK 21). Tebliğ üzerine mükellef ya borcunu öder ya da kanuni yollara başvurur.
Tebliğe konu olan durumlar;Vergi ve ceza ihbarnamesi, Vergi dairesince belli ödevlerin yerine getirilmesi için yapılan bildirimler, Takdir komisyonu karaları, Yoklama fişleri, İnceleme raporları, Uzlaşma tutanakları gibi işlemlerdir.
Tebligat: Mükellefe, Kanuni temsilciye, Kamu kuruluşlarının idarecileri veya kanuni temsilcilerine bunlar yoksa 18 yaşından büyük bir işçiye yapılabilir.
Tebligat şekilleri; tebligat yurt içinde ve yurt dışında farklı şekillerde yapılmaktadır. Yurt içinde tebliğ,
Karşı tarafın kabul etmesi şartıyla vergi dairesinde yapılabilir.Þ
Þ Posta ile yapılabilir.
İlan yoluyla yapılabilir.Þ
Askerlerde kıtaÞ komutanı veya müessese amirleri gibi tebligat yapılacak kişiye en yakın üst aracılığıyla tebligat yapılır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında ise kurumunÞ yöneticisi veya yetkili kılacağı birisi aracılığıyla yapılır.
AyrıcaÞ gereken hallerde memur aracılığıyla da tebligat yapılır.
İlan yoluyla yapılan tebliğ şu şekilde yapılır; İlan yazısı tebliğ yapan vergi dairesine asılır. İlan yazısının bir sureti mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir. İlana konu vergi ve ya ceza 1.200 YTL ile 120.000 YTL arasında ise ilan, ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. Tutarın 120.000 YTL aşması halinde ilan, Türkiye genelinde yayın yapan günlük gazetelerden birinde ayrıca yapılır. Bu şekilde tebligat yapılan kişi, İlanın yapılmasından itibaren 1 ay içerinde başvurmazsa, bir ayın sonunda tebligat yapılmış sayılır.
YurtÞ dışında tebliğ; Yabancı memlekette bulunan bir gerçek veya tüzel kişiye tebligat o memleketin yetkili makamı aracılığıyla yapılır. Yabancı memleketteki bir Türk vatandaşına tebligat yapılacaksa, tebliğ Türk siyasi memuru veya konsolosu aracılığıyla da yapılabilir. Yabancı memlekette bulunan askeri şahıslara yapılacak tebliğ, bağlı bulundukları kara, deniz, hava kuvvetleri komutanlıklarıyla Jandarma Genel Komutanlığı aracılığıyla yapılır.
3.TAHAKKUK
Tarh edile verginin ödenecek aşamaya gelmesidir. Mükellefe tebliğ edilen vergi, tebliğ tarihinden itibaren 30 (bu süre dava açma süresidir) gün geçtikten sonra tahakkuk eder. Ancak; Tahakkuk aşamasının gelmesi için; ya dava açma süresinin geçmesi ya da yargı organlarının davayı ret etmesi gereklidir. Beyana dayanan vergilerde tarh ve tahakkuk aynı anda gerçekleşir. İkmalen ve resen tarhiyatta ise durum farklıdır.
Dava açma süresi geçirilerek kesinleşen vergi ödenir. Dava açılmışsa mahkemenin kesin kararı ile vergi tahakkuk etmiş olur. Ancak bir üst mahkemeye dava açma hakkı vardır.
Uzlaşma yoluna başvuruda da uzlaşmaya varılan vergi miktarı için kesinleşmiş kabul edilir. Uzlaşmanın kabulü diğer hukuki yollara başvuru hakkını ortadan kaldırır.
Damga vergisi ve eğlence vergileri ise aynı anda tarh ve tahsil edilir.
4.TAHSİL
Tahakkuk eden verginin kanuna uygun bir şekilde tahsilidir. Tahsil konusunda tarh işlemine yetkili olan vergi dairesi yetkilidir. Zamanında tahsil edilemeyen vergi borçları için gecikme zammı uygulanır.
ZAMANINDA ÖDENMEYEN VERGİ BORÇLARINA UYGULANACAK FAİZLER
1.GECİKME ZAMMI
Gecikme zammı, 6183 sayılı kanunda düzenlenmiştir. Vergi dahil bütün kamu alacaklarının geciktirilmesi durumunda uygulanmaktadır. Uygulanma zamanı, kesinleşmiş bir kamu alacağının normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süredir(AATUHK m.51). Her ay ve kesri için %2,5 oranında uygulanmaktadır. Ay kesirlerine isabet eden kısmın gecikme zammı gün olarak hesaplanır. Toplam gecikme zammı aşağıdaki şekilde bulunur;
Gecikme Zammı= (G.Ay SayısıXF.OranıXG.Kamu Alacağı) +(Ay kesri(GÜN) X F.Oranı +G.Kamu Alacağı/30)
2.GECİKME FAİZİ
Gecikme faizi Vergi Usul Kanunu’nda düzenlendiği için sadece vergi alacakları için geçerlidir. Gecikme faizi, normal vade tarihinde tahakkuk ettirilmeyip geciktirilen bir verginin kanunda belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar her ay için % 2,5 oranında uygulanır (VUK m.112). Ay kesirleri için gecikme faizi hesaplanmaz. Hesaplanış biçimi aşağıdaki gibidir;
Gecikme Faizi= (G.Ay Sayısı X F. Oranı X G. Vergi Alacağı)
3.TECİL FAİZİ
Tecil erteleme anlamına gelmektedir. Kamu alacaklarının tecil edilmesiyle ilgili hükümler AATUHK’nın 48. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmün göre; borçlunun kamu borcunu vadesinde ödemesi veya borçlunun mallarının hacz edilmesi borçluyu zor duruma düşürecekse, borçlunun talebi üzerine borcun ödenmesi süresi uzatılabilmektedir. Ancak ertelenen kamu borcu için her ay %2 oranında tecil faizi alınacaktır. Borcun tecili için borçlunun yazı ile talepte bulunması ve teminat göstermesi gerekmektedir.
Tecil edilecek borçlar için bir süre sınırlaması öngörülmüştür. Vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve gecikme zammı alacakları iki yıl, bunların dışındaki kamu alacakları ise beş yıl tecil edilebilmektedir(AATUHK m.48).
C.VERGİ BORCUNUN (ALACAĞININ) ORTADAN KALKMASI
1.ÖDEME (VUK 110, 111, 112)
Verginin ödeneceği vergi dairesi; “vergi borcu, mükellefin bu bakımdan bağlı olduğu vergi dairesine ödenir”(VUK110). Mükellef vergi borcunu vergi dairesinin bulunduğu belediye sınırlarının dışındaki vergi dairelerine de yatırabilir. Bu takdirde ödemenin hangi vergi dairesi hesabına yapıldığının bildirilmesi şarttır. Ayrıca bankalara yapılan ödemeler de vergi borcunu ortadan kaldırır.
Sürelerin Uzamasında Ödeme Vadesi
a.Mücbir sebep, zor durum halinde sürenin uzaması:
Verginin ödenecek safhaya gelmesi için tahakkuk etmesi gerekir. Tahakkuk ile ilgili süreler ise mücbir sebep, zor durum, ölüm ve vergi kanunlarında belirtilen diğer nedenlerle uzamaktadır. Bu durumlarda vade tahakkuk süresine bağlı olarak uzar. Vergi zamanında tahakkuk etmişse vadenin uzaması söz konusu olmaz.
Ancak ödemenin normal zamanında yapılmamasının gecikme zammı uygulamasını önleyip önlemediği farklı şekilde değerlendirilebilir. İdare uygulamada gecikme zammı almaktadır. Danıştay’ın mücbir sebebin gecikme zammı uygulamasını önleyeceği yönünde kararları vardır.
Zor durum halinde de mücbir sebepte olduğu gibi sadece tahakkukla ilgili süreler uzar.
b.Özel Ödeme Zamanları (VUK112)
VUK 112 nci maddesinde özel ödeme zamanları ikmalen, re’sen ve idarece yapılacak tarhiyatlarla ölüm ve memleketi terk gibi mükellefiyetin kalkması sonucunu doğuran haller dolayısıyla beyan üzerine tarh olunan vergiler için düzenlenmiştir.
Buna göre; İkmalen, re’sen ve idarece tarh olunan vergilerin; taksit sürelerinden önce tahakkuk etmiş ise taksit süreleri içinde, taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse tahakkuk tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenmesi gerekmektedir.
c.Ölüm ve memleketi terk halinde ödeme beyanname verme süresi içinde yapılır. Ölüm halinde, ölen kimseye ait beyanname verme süresi VUK’a göre üç ay uzar. Dolayısıyla tahakkuk ve buna bağlı ödeme süresi de uzamış olur. Buna karşılık tahakkuk etmiş verginin ödeme süresi ölümle uzamaz. Ancak mirasın reddinin mümkün olduğu 3 aylık bekleme süresi içinde mirası kabul ettiği belli olmadan mirasçı aleyhine takibat yapılamaz.
Beyanname verme süresi GVK nun 92 nci maddesi uyarınca memleketi terke tekaddüm eden 15 gün, ölüm halinde ölüm tarihinden itibaren 4 aydır. Kurumlar Vergisinde tam mükellefiyete tabi olanlar bakımında memleketin terki dolayısıyla özel ödeme zamanı söz konusu değildir. Dar mükellefiyette memleketi terk edenlerin beyannameleri ise yine terke tekaddüm eden 15 gün içinde verilir. (KVK21) Ödeme bu süre içinde yapılır.
Ölüm ve memleketi terk halinde, gerek kıst dönemin vergisi gerekse geçmiş dönemlerin tahakkuk etmiş fakat vadeleri daha sonra gelecek olan vergileri beyanname verme süresi içinde ödenir.
d.Teminat gösterilmesi halinde ödeme
VUK’nun 112 nci maddesinin 2 no.lu bendinin son paragrafında ölüm ve memleketi terk halinde 6183 sayılı Kanunda sayılan türden teminat gösterildiği takdirde ödeme süresinin vergi kanunlarıyla belli edilen taksit zamanlarına kadar, taksit zamanları geçmişse üç ay uzayacağı belirtilmiştir.
2.ZAMANAŞIMI ( VUK 113, 114,)
Genel olarak zamanaşımı bir hakkın kazanma veya kaybedilmesi için kanunda gösterilen sürenin geçmiş olması demektir. Genel hukukta zamanaşımı ve hak düşürücü süre birbirinden farklıdır. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE’de Hak ortadan kalkar. ZAMANAŞIMI’nda Talep ve dava hakkı düşer. (VUK’da ki zamanaşımı aynı zamanda hak düşürücü süredir.
2.1.Tarh Zamanaşımı
Tarh zamanaşımı süresi (Bazı kaynaklarda Tahakkuk Zamanaşımı olarak zikredilir.) Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıldır.
ÖRNEK: Mükellef A 1996 yılında elde ettiği konut kira gelirini beyan etmemiştir. Vergi idaresi ise durumdan haberdar değildir. Bu durumda tarh zamanaşımı ne zaman başlar ve biter.
VUK 114 uyarınca vergi alacağının doğduğu yıl 1996 dır. Çünkü vergiyi doğuran olay, bu yılda gerçekleşmiştir. 1996 yılına ait tarh zamanaşımı 1.1.1997 ile başlar 31.12.2001 tarihinde biter.
Zamanaşımının durması: VUK 114/2 de matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durduran sebep olarak belirtilmiştir. Burada zamanaşımı süresi durmakta ancak özel hukukta olduğu gibi kesilmez.
Örnek 1999 yılı gelirine ilişkin olarak 20.12.2004 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilen mükellef dosyası komisyonda 30.06.2005 tarihinde karara bağlanmış ve karar aynı gün vergi dairesine intikal etmişse tarh zamanaşımı süresi 11.07.2005 mesai saati sonunda biter.
Zamanaşımının başlaması ile ilgili bazı özel durumlar;
Veraset ve intikal vergisinde zamanaşımı:veraset veya intikal yoluyla karşılıksız bir intikalin gerçekleştiğinin idarece öğrenildiği tarihi izleyen yılın başından itibaren başlar.
Damga vergisinde zamanaşımı: Tarh zamanaşımı süresi dolduktan sonra damga vergisine tabi evrakın hükmünden yeniden yararlanıldığında zamanaşımı süresi ertesi yılın başından itibaren yeniden başlamaktadır.
Yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde zamanaşımı: Bu faaliyetlere ilişkin kar ve zarar GVK’nun 42 nci maddesi hükmü uyarınca işin bittiği yılda belirlenmektedir. Dolayısıyla bu işle ilgili zamanaşımı süresi de işin bittiği yılı takip eden yıldan başlamaktadır.
2.2.Tahsil Zamanaşımı
Tahsil zamanaşımı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 102. maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla vergi dahil bütün kamu alacakları için geçerlidir. Tahsil zamanaşımı; kamu alacağının normal vade tarihini izleyen yılın başından itibaren 5 yıldır(AATUHK m.102). Zamanaşımının başlangıcı kamu alacağının vade tarihini izleyen yılın başında başlar. Beşinci yılın sonunda biter.
Örnek: 2004 yılında elde edilen bir kurum kazancıyla ilgili tahsil zamanaşımının başlangıcı ve bitimi ne zamandır?. 2004 yılında elde edilen kurum kazancından doğan kurumlar vergisi, 2005 yılının nisan ayının 15’ine kadar beyan edilip ayın sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla verginin vade tarihi 30 Nisan 2005’tir. Tahsil zamanaşımının başlangıcı;01.01.2006 bitimi ise 31.12.2010’dur.
Tahsil zamanaşımını durduran haller(AATUHK m.104); borçlunun yabancı memlekette olması, borçlunun hileli olarak iflas etmesi ve ölen borçlunun terekesinin tasfiyesi nedeniyle hakkında takibat yapılmasına imkan olmamamsı durumlarında zamanaşımı duru ve bu durumlar sona erdikten sonra tahsil zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder.
Tahsil zamanaşımının kesilmesi (AATUHK m.103); Aşağıdaki durumların gerçekleşmesi durumunda tahsil zamanaşımı kesilir. Kesilen zamanaşımı izleyen yılın başından itibaren tekrar sıfırdan başlayarak işlemeye devam eder. Tahsil zamanaşımını kesen haller;
• Ödeme,ödeme emri tebliği veya haciz tatbiki,
• Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat,
• Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,
• Yukarıda gösterilen muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması,
• Şüpheli kamu alacaklarında yargı organlarınca bozma kararı verilmesi,
• Kamu alacağının teminata bağlanması,
• Yargı organlarınca icranın tehirine karar verilmesi,
• İki kamu idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı tarafından borçluya borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.
• Kamu alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.
3.TERKİN
Verginin Terkini(VUK115);Genel olarak verginin terkini, tahakkuk etmiş veya tahsil edilmiş bir verginin, tahakkuk kaydının iptali ya da tahsil edilen verginin mükellefe red ve iadesi suretiyle vergi alacağını ortadan kaldıran bir işlemdir.
Dolayısıyla tahakkuk etmemiş vergi borçları için terkin yapılamaz. Bu durumda hesap dönemi bitmemiş vergiler için terkin söz konusu değildir.
VUK’nun 115 inci maddesinde afete maruz kalan mükelleflerin bu afetler nedeniyle gelir kaynaklarında meydana gelen zararlar nedeniyle verginin terkinini öngörmektedir. Madde hükmünde terkin yapılmasını gerektiren afetler örnek verilmek suretiyle sayılmıştır.
Buna göre terkin şartları şunlardır; Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzır hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzeyen afetler nedeniyle gelir kaynağının ilgili olduğu varlık zarara uğramış bulunmalıdır.
Terkin için; Toplam varlığın en az üçte biri bu afetler nedeniyle kaybedilmiş olmalıdır.Gelir kaynağı tamamen kaybedilmiş olsa bile, eğer bu kayıp genel varlığın üçte birinden az ise terkin yapılamaz.
Terkin afetin zarar verdiği gelir kaynağı ile ilgili vergi borcu ve cezalar için yapılır.
Kanun terkin edilecek borçlar kapsamına sadece vergi ve cezaları almış olmakla birlikte idare öteden beri gecikme faizi, gecikme zammı, fon payı gibi unsurları da terkin kapsamında değerlendirmektedir.
4.TAHAKKUKTAN VAZGEÇME (V.U.K MÜK.115 )
Kanun koyucu bazen vergi tahsilatı maliyetinin söz konusu alacağın değerinin üstünde olabileceğini göz önüne alarak belli tutarın altında kalan vergi alacakları için idarenin tahakkuktan vazgeçebilmesine imkan sağlamıştır. ( 2006 için 14 YTL) Tahakkuktan vazgeçme de vergi borcunu sona erdiren hallerdendir.
5. HATA DÜZELTME
Vergi Hatası: “Vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır”. Vergi hataları; vergi hataları ve hesap hataları şeklinde ikiye ayrılmaktadır.
Vergi Hataları
i.Matrahta Hata: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
ii.Vergi Miktarında Hata: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.
iii.Mükerrer Vergileme: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır
Vergilendirme Hataları
i.Mükellefin Şahsında Hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır. Örneğin Mükellef A’ya ait bir Gelir vergisi borcunun Mükellef B’den alınması mükellefin şahsında hatadır.
ii. Mükellefiyette Hata: Açık olarak vergiye tabi olmıyan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır. Örneğin vergiden muaf olan esnaftan vergi istenmesi mükellefiyette hatadır.
iii. Mevzuda(Konuda) Hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır. Örneğin vergiden istisna olan konut kira gelirlerinin vergilendirilmesi konuda hatadır.
iv. Vergilendirme veya Muafiyet Döneminde Hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.
Vergilendirme işleminin gerçekleştirilmesi sürecinde idare veya mükellefler hatalar yapabilmektedir. Bu hataların yapılması durumunda, hata fark edildiğinde idare kendiliğinden hatayı düzeltebileceği gibi, mükellefin başvurusu üzerine de düzeltebilir. Vergi hataları; aşağıdaki şekillerde ortaya çıkartılabilir;
İlgili memurun hatayı bulması veya görmesiÞ
ÜstÞ memurların yaptıkları incelemelerde hatayı görebilirler.
Hatanın teftişÞ sırasında meydana çıkarılması
Hatanın vergi incelenmesi sırasında meydanaÞ çıkarılması
Mükellefin müracaatıÞ
Vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir. Hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe iade edilir. Fazla alınan vergiler için iade edilmek üzere düzenlenen “Düzeltme Fişi”nin bir nüshası, mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden başlayarak bir yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı düşer.
İdarece tereddüt edilmeyen açık ve mutlak vergi hataları re'sen düzeltilir. Kendi aleyhlerine düzeltme yapılan kimselerin düzeltmeye karşı vergi mahkemesinde dava açma hakları vardır.
Vergi hatalarının düzeltilmesinde 5 yıllık zamanaşımı süresi vardır. Ancak hata düzeltme başvurusu için öncelikle; vergi ve/veya ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içinde vergi dairesine başvurulur. Vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar “Şikayet Yolu” ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler. İl özel idare vergileri hakkında valiliğe ve belediye vergileri hakkındaysa belediye başkanlığına müracaat edilir
Vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi ve Danıştaydan geçmiş olan işlemlerde vergi hataları varsa; bu hatalar, yargı kararları kesinleşmiş olsa bile düzletmeye konu olabilir. Ancak; düzeltmenin yapılabilmesi için hatalar hakkında anılan yargı organları tarafından bir karar verilmemiş olması gerekir.
Hata Düzeltmenin İşleyiş Süreci
6. PİŞMANLIK VE ISLAH
Beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren (360 ıncı maddede yazılı iştirak şeklinde yapılanlar dâhil) kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere aşağıda yazılı kayıt ve şartlarla vergi ziyaı cezası kesilmez.
1. Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından herhangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.)
2. Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde herhangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması;
3. Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilekçesinin verildiği tarihten başlıyarak 15 gün içinde tevdi olunması;
4. Eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlıyarak 15 gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi;
5. Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödenmenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödenmesi.
Yukarıdaki şartların yerine getirilmesi halinde kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında 360 ıncı madde hükmü uygulanmaz.
Bu madde hükmü Emlak Vergisinde uygulanmaz
7. CEZADA İNDİRİM
İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde veya 6183 sayılı Kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse:
1. Vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,
2. Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri, İndirilir.
Mükellef veya vergi sorumlusu ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıdaki yazılı süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa ceza indiriminden yararlanamaz.
Ceza indirimi vergi aslına tabi olmaksızın kesilen usulsüzlük cezaları hakkında da uygulanır.
Kaçakçılık suçunu işleyenler cezada indirim müessesesinden yararlanamaz.
8.UZLAŞMA
Mükellef tarafından, ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının tahakkuk edecek miktarları için uzlaşma istenebilir. Ancak aşağıdaki sebeplerin varlığı ileri sürülerek uzlaşma istenir; Vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin;
Kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememektenÞ
YanılmadanÞ
Vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hatadanÞ
YargıÞ kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumundan kaynaklandığı ileri sürülerek istenebilir.
Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir.
Önemli NOT: Ancak kaçakçılıkla birlikte işlenen vergi ziyaı suçundan dolayı kesilen vergi aslı ve cezası ile bunlara iştirak edenlere verilen cezalar için uzlaşma istenemez. Uzlaşma; Tarhiyat öncesi uzlaşma ve tarhiyat sonrası uzlaşma şeklinde ikiye ayrılır.
8.1.Tarhiyat Öncesi Uzlaşma
Tarhiyat öncesi uzlaşma(VUK Ek Madde 11); vergi tarh edilmeden önce yapılan uzlaşmadır. Tarhiyat öncesi uzlaşma; vergi incelemesi sonuçlandıktan sonra henüz vergi dairesince vergi tarh edilmeden önce yapılmaktadır. İkmalen, resen ya da idarece tarhiyata konu olmuş bir vergi için, henüz tarhiyat yapılmadan idare mükellefe uzlaşma isteyip istemediği sorabilir veya idare sormadan mükellef bizzat başvuruda bulunarak tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunabilir. Tarhiyat öncesi uzlaşma isteyen bir mükellef tarhiyat sonrası uzlaşma isteyemez.
İdare ve mükellefin mutakabatı sonucu tarhiyat öncesi uzlaşma yapılacağı kararlaştırılmışsa, uzlaşma komisyonu oluşturulur. Uzlaşma görüşmeleri yapılır ve uzlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğine dair bir tutanak düzenlenir. Tutanak vergi dairesine gönderilir. Vergi dairesi bir vergi ve ceza ihbarnamesi düzenleyerek mükellefe gönderir. Eğer uzlaşma gerçekleşmişse mükellefin vergiye karşı itiraz ve dava açma hakkı sona erer. Artık verginin vadesinde ödenmesi gerekir. Uzlaşma gerçekleşmemişse, mükellef için artık tek yol kalmıştır. Bu da; vergi ve ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemelerinde dava açmaktır.
8.2.Tarhiyat Sonrası Uzlaşma
Uzlaşma talebi vergi ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır.
Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa idarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdirde uzlaşma sağlanmış sayılır.
Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu bulundurabilir.
Müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir.
Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.
Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan bu cezaya karşı dava açamaz.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar.
Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, yukarıdaki ikinci fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur.
9.Ölüm
Ölüm halinde vergi borcunun aslı mirası reddetmemiş mirasçılara geçerken, vergi borcu cezaların kişiselliği ilkesi gereğince düşer. Ölüm işi bırakma hükmündedir. Ölüm mükellefin mirası reddetmemiş mirasçıları tarafından vergi dairesine bildirilir. Mirasçılardan herhangi birinin ölümü bildirmesi diğer mirasçıları bu ödevden kurtarır
10.Af
Vergi afları zaman zaman belli vergilerle ilgili olarak tahakkuk etmiş veya kesinleşmiş olan vergi borçlarının ortadan kaldırılmasıdır.
11.TAKAS
Mükellefle idarenin birbirlerine borçlu olmaları durumunda borçların karşılıklı değişimine takas adı verilir.
V. VERGİ SUÇ VE CEZALARI
Vergi hukuku’nda vergilendirme işleminin zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirilebilmesi için vergi kanunlarıyla mükelleflere bir takım ödevler yüklenmiştir. Mükelleflerin bu ödevleri yerine getirmemeleri durumunda idareyi vergi kaybına uğratabilecekleri gibi vergi kaybına uğratmadan vergi alacağını tehlikeye düşürebilmeleri de söz konusu olabilmektedir. Ayrıca işlenen suçun türüne göre mükellefe verilecek cezalar, para cezası şeklinde olabileceği gibi hapis cezası şeklinde de olabilir. Bu bakış açısıyla vergi suç ve cezaları; mali nitelikli suç ve cezalar ve hürriyeti bağlayıcı cezalar şeklinde ikiye ayrılarak incelenebilir.